№№5-12(95-102), мамыр-желтоқсан, май-декабрь, May-December, 2015 ISSN 2307-017X
Ġylymi zertteuler a̋lemì – Mir naučnyh issledovanij – World
of scientific research
___________________________________________________________________
20
İskender‟den çok öncelerinden beri yaşayageldiğini göstermektedir [2, 11-12 s.].Ahıska;
Toprak-Kale anlamına anılan bu şehirler ve kaleler, yılmaz savaşçılar olan bir halk yani
(yani, Bun-Türki ve Kıpçaklar) tarafından müdafa edildi [1, 21 s.]. Bu topraklara daha
sonra birbiri ardınca Hunlar, Hazarlar ve Kıpçaklar gelmiştir. Bu bilgiler Rus ve Gürcü
kaynaklarınca da doğrulanmaktadır [1, 7 s.]. 1944 yılında Ahıskalı Türklerin Ahıska
bölgesinden sürgün edilerek yerlerine Gürcüler ve Ermeniler yerleştirilerek bölgenin Türk
varlığı yok edilse de o dönemin verilerine dayanarak da Ahıskalı Türklerin tarihten beri
buralarda var olduğunu söyleyebiliriz. Bölge sırasıyla XI. yüzyılda Büyük Selçuklu
Devleti‟nin; XIII. yüzyılda Cengiz Han ve İlhanlılar‟ın; XIV. yüzyılda Çobanlılar‟ın
Celayirliler‟in, Karakoyunlular‟ın ve yüzyılın sonunda da Timur‟un; XV. yüzyılda ise
Karakoyunlular‟ın hakimiyetleri altına girmiştir. Bölgede Osmanlı Hakimiyeti ise XVI.
yüzyılda kesinleşmiştir [3, 1 s.].
Yerlerinin çok balkanlık ve ormanlık derelerle oluşundan, bilhassa Bizans‟tan aldığı
yardımlar yüzünden, Selçukluları da çok uğraştıracak olan IV. Bagrat/Bakratis, Kür
boylarında sınırlarını genişletmeye ve kaleleri tahkime çok gayret etti. Bu arada, genç
Kıral, 1039 da Tiflis‟i kuşatmaya başlamış ve buradaki imanlı Müslümanlar, iki yıl sarılı
kaldıkları sırada sonunda, açlıktan ölmüş hayvanları ve eşek etini bile yiyerek dayandılar.
Bu sırada çok güçlü olup, genç Kıral‟a tabi olmak istemeyen Ahıska-Tokanı bölgesi
Eristaun ve Çak-Kalesi hakimi Beşkem ile, Tıryalet Eristaular-Eristaun Orbelyanlı Libarit,
yardım etmediklerinden, Tiflis alınamadı. Yine bu arada IV. Bagrat, Balakat (Çıldır) gölü
kuzeydoğu ucundaki Akal-Kalak (Ak-Şehir) büyük ve açık şehir olduğundan, 1040 yılında
burayı (göl kıyısında şimdi „„Senger‟‟ denilen tepe ile eteğinde) sağlam bir sur ile
çevirmeye ve tahkime başladı [2, 59 s.].Bölgede bir dönem açlık baş gösterse bile yöre
halkı hayatta kalabilmek için her türlü mücadeleyi verip vatanlarını koruyup elde tutmaya
çalışmışlardır.
Kuvvetle muhtemel, Kıpçakların Avrupa‟ya geçişleri sırasında Kafkaslar‟da ve
Gürcistan‟da yerleşen Ahıska Türkleri, XII. asrın ikinci yarısından itibaren belirgin bir
şekilde Oğuz boylarının etkisi altında kalmıştır [2, XV s.].
1500/1516 yılları arasında Artvin, Ardahan, Ahıska Beyi olan Kıpçak Atabeki Mirza
Çabuk, 1508'de Trabzon Sancak Beyi Şehzade Yavuz Selim'e kendi askeriyle öncülük
etmiş; Batı Gürcistan'ın Osmanlı'ya itaatini sağlamıştır. 1514'te Çaldıran Seferi‟nde de
Osmanlı ordusuna gidiş dönüşte, sürülerle etlik koyun, yüzlerce yük yağ, bal ve un vererek
yardımcı olmuştur [1, 10 s.]. Osmanlı‟nın yaptığı seferlerde imkanları el verdiğince
Osmanlı Devleti‟ne lojistik destek sağlamaya çalıştığını görmekteyiz.
Rusya ile Türkiye arasındaki resmi münasebetlerin ilk tarihi, daha doğrusu Moskova
Knezliği ile Osmanlı İmparatorluğu münasbetleri, 1492 yılıyla başlatılmıştır [4, 556 s.].
Altınordu Hanlığının parçalanmasını mütaakip teşekkül eden Moskova Knezliği,
daha sonra bölgedeki Türk teşekkülleri arasındaki siyasi çekişmelerden ve Osmanlı
Devleti‟nin takip ettiği denge politikasından yararlanarak varlığını sürdürme ve sürekli
gelişme imkanı buldu. Nihayet 1547‟de IV. İvan knezlikten çarlğa terfi etti. İlk Rus Çarı
olarak taç giydi. Çar İvan, Moskova‟daki Rus ileri gelenlerini çağırarak 1550 yılında bir
toplantı tanzim etti. Bu toplantıda, evvelki uygulamalar da gözönünde bulundurularak bir
mecelle tanzim edildi. Ve buna „„Çar Kanunnamesi‟‟ dendi. Ayrıca yeni bir ordu teşkilatı
oluşturularak, burada görev alan askeri birlikler ateşli silahlarla donatıldı. Hazırlıkları
tamamlayan Rus kuvvetleri 1551 yılından itibaren güneye doğru harekete geçti [5, 613-614
s.]. Rusya Türkiye askeri çatışmalarının sebebine ve gelişmelerine bir göz atacak olursak;
1556‟da Rusya‟nın Astrahanı topraklarına dahil etmesi ve buna mukabil Osmanlı askeri
güçlerinin 1569 yılında buraya sefer düzenlemeleriyle başlayabiliriz [4, 556 s.]. Ancak
kuzeyde Rusların gün geçtikçe güçlenmesi ve tarihi emelleri olan sıcak denizlere inme
politikasını harekete geçirmesi sonucunda Boğazlara göz koyması durumu daha da kritik