55
girmesine müsaade edilmemiştir. Açlığı önlemek amacıyla BM tarafından sadece bir kamyon portakal
ve limon gönderilmiştir. Bu arada Yunanistan’da yönetimde değişikler olmuştu. Önce 15 Ocak 1967’de
Paravkevopulos tarafından kurulan seçim hükümetini 3 Nisan 1967 tarihinde Kanellopulos’un ERE azınlık
hükümeti izlemişti. 21 Nisan 1967 tarihinde ise bir grup albaylar, Yunanistan’da bir darbeyle yönetime el
koydular. Albaylar Cuntasının lideri Papadopulos, Türk Başbakanı Demirel’in görüşme önerisini kabul etti ve
9 Eylül 1967’de Türk ve Yunan Başbakanları Keşan ve Dedeağaç’ta toplandılar [4. 169].Fakat Yunanlıların
Enosis ısrarı yüzünden umulan hedef başarıyla sonuçlanmaz. Görüldüğü gibi, Yunanistan’da yönetimde kim
olursa olsun tek istekleri ve düşünceleri olmuştur o da Enosis’tir. Yönetimde Kral olmuş, demokrasi olmuş,
faşist cunta olmuş, hiçbir şey değişmiyor, tek düşünceleri gerçekleştirilmesi babadan oğla kalıt olarak aktarılan
yılların düşü Enosis’tir.Olumlu bir sonuç alınamayan Keşan ve Dedeağaç görüşmelerinden kısa bir süre sonra
Kıbrıs’ta kanlı olaylar başladı. Kıbrıs’ta 20 binden fazla ve Yunan askeri vardı. Rum – Yunan birlikleri 15
Kasım 1967 tarihinde Grivas komutasında Boğaziçi– Geçitkale köylerine saat 10.00’da başlayıp 14.35’e kadar
Türkleri imha harekâtını yürüttüler.
Rum saldırısına 40’tan fazla zırhlı oto katıldı ve bütün Türk mevzileri ele geçirildi. Rumlar, olayları
engellemeye çalışan Barış Gücü askerlerinin ellerindeki silahları aldılar ve telsizlerin de tahrip ettiler. Bir
süre sonra Türklerin direnişleri kırıldı. Barış Gücünün tespit ettiğine göre ilk ateşi Rumlar tarafından açılmış
ve köyleri ateş çemberi içine almışlardır. Rumların yaptığı katliamda 90 yaşındaki Mehmet Emin Sait’in
yakılarak, 85 yaşındaki Cemaliye Hüseyin’in hançerlenmesi ve toplam da 27 Kıbrıslı Türklerin şehit edildiği
öğrenilmiştir [5. 143]. İki köy yağmalandı. 230 kadar kadın, kız, çocuk ve erkek tutsak edildi. Rumların o kadar
gözlerinin döndüğü ve insanlık dışı katliam neticesinde Kıbrıs’ı Türk’ten temizlemeye çalıştığı besbellidir.Bu
saldırıya karşı Türkiye’nin reaksiyonu ani oldu. 15 Kasım 1967 tarihinde Türkiye Dışişleri Bakanı Çağlayangil
derhal ateşkes için UNFICYP’ye müracaat etti. Fakat 16 Kasım’da Rumlar tekrar saldırıya geçerek 24 Türkü
öldürdüler. Türk Hükümeti katliamlar devam edecekse askeri müdahalede bulunacağı ikazında bulundu [1.
152]. 17 Kasım’da Demirel Hükümeti, Kıbrıs’a askeri müdahale kararı aldı. Türkiye Cumhurbaşkanı Cevdet
Sunay ülkesinin maksadını «Kıbrıs sorunu ilk ve sonolarak kökünden halledilmelidir» diye açıkladı.
Türkiye Makarios’u bir tarafa bırakarak Yunanistan’ın Cunta Hükümetine bir kesin uyarı verdi; «General
Grivas derhal adadan ayrılacaktır veİttifakAntlaşmasının öngördüğünden fazla bütün Yunan askerleri adadan
derhal çekilmelidir. Kıbrıslı Rumlar silahtan arındırılacaktır ve Kıbrıs Rum Hükümeti saldırıda ölenler için
tazminat ödeyecektir. Kıbrıslı Türklere uygulanan bütün ekonomik ambargolar kaldırılacaktır ve Kıbrıslı Türk
köylerine herhangi bir şekilde bir daha saldırı olmayacağı hususunda garanti verilmelidir».18 Kasım’da Türk
uçakları Kıbrıs üzerinden alçak uçuşlar yaptı. Ayrıca BM Genel Sekreteri U-Thant Rumları suçladı. Türk
Deniz Kuvvetleri de Girne açıklarında bulundu. Kıbrıs meselesi dolaysıyla Türkiye’nin harbe girmeyi göze
aldığı kesinleşmişti ve Başbakan Demirel Kıbrıs Türk Lideri Dr. Fazıl Küçük’e güvence vermişti.
20 Kasım’da ABD Başkanı Johnson, Türkiye’ye yolladığı mektupta, «NATO’ya ait silahları, Kıbrıs
içinde kullanmayın» dedi. 22 Kasım’da iseYunanistan Türkiye’nin kesin kararını reddettiler. Bunun üzerine
23 Kasım’da Bakanlar Kurulu bir bildiri yayınlayarak savaşa karalılığın açıkladılar ve iki ülke savaşın
eşiğine geldiler. ABD Başkanı Johson arabuluculuk görevi için Cyrus Vance’i özel Temsilci sıfatıyla
görevlendirmiştir. Cyrus Vance’nin diplomatik çabalarının neticesinde 30 Kasım 1967’de Yunanistan ile bir
mutabakata varılmıştır;«Türkiye ve Yunanistan Kıbrıs Cumhuriyetinin bağımsızlığına ve bütünlüğüne saygı
göstermek yükümlülüğü altında bulunduklarını onaylar ve Türkiye ve Yunanistan anlaşmalar dışında adada
bulundurdukları kuvvetleri bir buçuk ay içinde kademeli olarak geri çekecektir.
Kuvvetlerin geri çekilmesi işi takviye edilmiş ve yetkilendirilmiş Barış Gücünün denetimi altında yapılacaktır
ve ayrıca bu işlemler gerçekleştirildikten sonra Türkiye almış olduğu savaş tedbirlerini kaldıracaktır. Boğaziçi
ve Geçitkale köylerinde uğranılan zarar tazmin edilecek ve ailelerine gerekli ödemeler yapılacaktır ve
Barış Gücünün denetimi altında ve tarafl arın da katılacağı bir komite, adada bulunan kanundışı silahlara el
koyacaktır. Grivas herhangi bir şekilde adaya geri dönmeyecektir. Adada iki toplumun kurmuş oldukları milli
kuvvetler de kademelei olarak dağıtılacaktır». Cyrus Vance’nin arabuluculuk görevi 3 Aralık1967 tarihinde
gerek Yunanistan’ın, gerek Türkiye’nin BM Genel Sekreteri’nin adaya yasadışı giren yabancı birliklerin
geri çekilmesi ve paramiliter güçlerin dağıtılması çağrısına uyacaklarını açıklamaları ile sona ermiştir [6.
93-94].1964 – 1967 Kıbrıs bunalımından Türkiye bazı dersler aldığını söyleyebiliriz. Çıkarma girişimleri,
Türkiye’yi yeni bir arayışa itiyor ve özellikle ulusal savunmanın dışarıya bağımlı olmadan yapılabilmesi için
ulusal savaş sanayi kurulması çalışmaları başlıyordu. Kıbrıslı Türkler içinde bir ders olduğunu öne süre biliriz.
1963’te İki Toplumlu Cumhuriyetten zorla dışlandoktan sonra kendi kendini yönetmiş ve yüksek yargı dışında
Rum yönetiminin herhangi bir kurumunda görev almamıştır [7. 171]. Böylece 1964 – 1967 bunalımında
vatansız ve devletsiz bir halk durumuna düşen Kıbrıslı Türkler, olayları izleyen ekonomik ambargolardan
kendilerini kurtarmak için teşkilatlandılar.
Достарыңызбен бөлісу: |